DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan gazetecilerle bir araya geldi: ‘Türkiye hukuk, adalet ve demokrasi krizinde’
DEVA Partisi Genel Lideri Ali Babacan, Ankara’da bir küme gazeteciyle bir ortaya geldi. Babacan burada gündeme ait değerlendirmelerde bulundu.
“İsrail-Türkiye tersliğinin geri dönülme sonu geçildi mi?” sorusuna Babacan, “Günün birinde her iki tarafta da makul başkanlar olursa konuşarak pek çok sorunu çözebilir. Fakat şu anda aklını, terazisini büsbütün yitirmiş, yalnızca sadece kendi koltuğuna odaklanmış bir İsrail Başbakanı var. Türkiye’de de bugünden koltuk müdafaanın kederine düşmüş, hukuk dışı yollarla, yargıyı kullanarak muhalefetle uğraşan bir Cumhurbaşkanı var. Hasebiyle iki tarafa baktığımızda da kaygı var. İsrail’de Türkiye düşmanlığı Netanyahu tabanı açısından olumlu, yani onu besliyor. Lakin Türkiye’de de yani bu yersiz tabansız bir şey demiyorum. İsrail nitekim tehlikeli, çok dikkat edilmesi gereken bir ülke. Lakin İsrail’de de iktidar desteklesin, desteklemesin problem Filistin ise sıkıntı İsrail ise Türkiye’de çok geniş bir kamuoyunun bu bahiste sağlam bir duruşu var. Çok çok değerli yani” yorumunda bulundu.
‘MUHALEFET DE ULUSAL İRADEYİ TEMSİL EDİYOR’
CHP’deki sürece ait de konuşan Babacan büyük fotoğrafın ‘iktidarın yargıyı kullanarak muhalefeti etkisizleştirmesi’ olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Her şey üzere muhalefetin de yerli ve millisini ülkemize kazandırmak inşallah bize nasip olacaktır’ kelamını anımsatan Babacan, “Şimdi bütün bu olanlara bakınca ben bu konuşmasını hatırlıyorum. Bu nitekim demokrasimiz ismine son derece tasa verici, son derece kaygı verici bir gelişme. Daima söylüyoruz. Tutukluluk istisna olması lazım. Erdoğan tutuksuz yargılandı. Kendisiyle ilgili dava en son kademelerde onaylandıktan sonra mahpus cezası uygulandı. Mahkemenin kararı da yetmedi. Üst mahkemelere yargı yolu getirdikten sonra mahpusa girdi. O vakit da biz isyan ediyorduk. Ya mahpusa girdi yazıktır diyorduk. Lakin şu anda tutukluluk çok yaygın bir ceza aracı. Peşin karar, peşin infaz aracı olarak kullanıldı. Bu çok yanlış. Yargı sistemi açısından çok yanlış, istisna olması lazım. Sayın Erdoğan sık sık ulusal irade diyor. Ulusal iradeyi temsil ediyor. Lakin muhalefet de ulusal iradeyi temsil ediyor. Bunu unutmayalım. Muhalefet ulusal piyangodan çıkmıyor ki. Muhalefet de ulusal iradeyi temsil ediyor. Sayın Erdoğan’a oy veren, AK Parti’ye oy veren her bir vatandaşımızın oyu ne kadar kutsalsa her bir muhalefet partisine oy veren vatandaşlarımızın oyu da bir o kadar kutsal” dedi.
‘ŞİMŞEK VE YILMAZ NAZARAN GÖRE YANLIŞI SAVUNMASIN’
Babacan konuşmasında ekonomik kasvetlere da yer verdi. Türkiye’nin hukuk, adalet ve demokrasi krizinde olduğunu vurgulayan Babacan, “Ekonomik açıdan baktığımızda esasen hukuk ve adalet olmayınca iktisat olmaz. Daima söylüyoruz. Olmuyor da, olmayacak da. Bunların tahrip edildiği, kuralların yok sayıldığı bir ülkede iktisatta olumlu sonuç beklemek beyhude. Ülkede bir kriz var mı? Bir fakir krizi var. Bir gelir ve servet dağılımı krizi var. Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek arkadaşlarımız var. Cevdet Bey ile 2005-2015 bir arada çalıştık. Mehmet Bey ile 2007-2015 birlikte çalıştık. Arkadaşlar 2023 seçimlerinden sonra misyona gelince biraz ümit oluştu. Ne de olsa dediler Ali Babacan’ın grubundan bir şeyler bilir bunlar diye. Ama güçleri yok arkadaşların. Bir de son vakitlerde gitgide yanlışı savunma üzere bir kusurun içine düşüyorlar. Yani doğruyu söylemek farklı bir şey. Konuşmamak bir tercih. Doğruyu söylemek farklı bir şey. Yanlışı savunmak kendi prestijlerinden götürüyor. Bir de üstelik berbata gidebilecek bir senaryoda Sayın Erdoğan’ın rahatlıkla suçu yükleyebilecekleri, günah keçisi olarak ilan edip misyondan uzaklaşabilecekleri şahıslar birebir vakitte. Hasebiyle Cüneyt Arkın karakteri vardır daima bu türlü kahraman, kurtarıcı. Lakin sonları Erol Taş karakteri üzere olmaz diye ümit ediyorum. Erol Taş’a döndürebilirler. Zira yanlış savunuyorlar. Tamam hakikat bildiklerini söyle. Geri kalan hususlarda susmak bir tercihtir. Münasebetiyle arkadaşlar tavsiyem gördüğü nazaran göre yanlışları savunmasınlar. Makus giden işleri işleri hakikat gidiyor üzere göstermesinler diyeyim” tabirlerini kullandı
‘SEÇİM TAKVİMİNİ ÖNGÖRMEK KOLAY DEĞİL’
Babacan, erken seçime ait ise, “Yani şu andaki uydurmalara bakacak olursak yalnızca iktisat uygulamalarına, erken seçime nazaran kullanılmış bir uygulama görmüyorum ben. Lakin şunu da unutuyorum ki artık eskisi üzere değil. Yalnızca iktisat, yalnızca geçim seçim sonucunu belirlemiyor. İktidar elindeki propaganda makinesiyle ‘tehlike çok, düşman çok, yoksula razı ol lakin yeniden de beni destekle’ diyor. Zira bu riskleri tehlikeye karşı ben koruyacağım bildirisini propaganda makinesiyle daima işliyor. Münasebetiyle yalnızca iktisada bakarak da seçim takvimini öngörmek çok kolay değil” dedi.
‘ERDOĞAN BİRAZ DAHA TABLOYA BAKACAK’
Cumhur İttifakı’nın ‘Terörsüz Türkiye’ ismini verdiği sürece ait de değerlendirmelerde bulunan Babacan, “Sayın Bahçeli bu bahse çok angaje, öncülüğünü yaptı. Birinci açıkladı. Ve hala da Erdoğan’dan çok önde gidiyor. Telaffuzlarıyla, talepleriyle. Erdoğan biraz daha tabloya bakacak. Şayet olumlu bir şey çıkarsa ben yaptım, sahiplendim diyecek. Fakat olumsuz bir şey çıktığında arayı koyabilecek. Daha evvelki açılım sürecinde, tahlil sürecinde misal şeyleri yaşadık. O denli bir iç siyasi münasebetler. Lakin bir de dışarıda da şöyle bir gerçek var ki, Suriye ve SDG. Orada SDG ile ilgili gelişmeler de, bu komitenin kesin çalışması, bütün bu yasal düzenlemeler de, geride bir paralellik de vardır diye ben varsayım ediyorum” diye konuştu.
‘Süreç’te AKP-MHP ortasında bir tansiyon olur mu sorusuna ise Babacan “Zannetmem. Bu bahse büyük bir gerginlik sebebi yapmazlar” yorumunda bulundu.
