Dervişoğlu: İmamoğlu kaçsa Erdoğan Kurban Bayramı’nı beklemez adağa boğar ortalığı
İYİ Parti Genel Lideri Müsavat Dervişoğlu, tutuklu gazeteci Fatih Altaylı’nın Youtube kanalına katılarak açıklamalarda bulundu.
“Terörsüz Türkiye” diye isimlendirilen yeni sürece ait konuşan Dervişoğlu, “Sürecin ismi Terörsüz Türkiye değil. Süreç keşke ismi Terörsüz Türkiye olsa. Sürece isim de veremediler. Terörsüz Türkiye yürütülen bağlantı kampanyasının sloganı. Bu mevzuyu eleştirdiğinizde de siz barış karşılığı oluyorsunuz. Yani Terörsüz Türkiye’yi kim istemez? Lakin ben şunu biliyorum, Terörsüz Türkiye terörist başının yol göstericileri yol göstericiliğiyle inşa edilemez. Ya biz neyi konuşuyoruz? Terörsüz Türkiye’yi mi konuşuyoruz?
“BAHÇELİ BİR TEKLİFTE DAHA BULUNMUŞ”
Üniter yapımız tartışılıyor, onu konuşuyoruz. Vatandaşlık tarifimiz tartışılıyor, onu konuşuyoruz. Terörsüz Türkiye ile ilgili ne olmuş yani? 30 tane eşkıya silahını bırakmış, Türkiye terörist aleme gelmiş. Yani Suriye’nin kuzeyinde ordulaşmış YPG, PYD’nin silah bırakma bahsiyle ilgili açıklamalarını görmüyor mu bu millet? İşte Sayın Devlet Bahçeli sadece Alevi ve Kürt cumhurbaşkanı yardımcısı önermiyor ya. Bugün işte bir teklifte daha bulunmuş” halinde konuştu.
Dervişoğlu şöyle devam etti:
“PYD’nin silah bırakma sürecini ağırlaştırdığını ve savsakladığını, bunun siyasi çirkeflik olduğunu tabir etmiş. ‘Hepinizi Abdullah Öcalan kurdu, onun lafını niçin dinlemiyorsunuz’ diyor Sayın Devlet Bahçeli. Hem onlara lafını dinleyecek adamı gösteriyor hem de Türkiye’nin lafını dinleyecek kurucu lideri olarak o cani başını millete dayatmaya kalkışıyor. Artık buna karşı da o konuştuğu için karşılık verilmezmiş güya üzere bir reaksiyon oluşmasın arzuluyor. Ben barış teşebbüslerine değil ihanet teşebbüslerine karşıyım. Bana gelip de birisi Bu türlü bir soruyu yöneltemez bile. Lakin işte ortada olan şey şudur, bakın ben açık ve net olarak söylüyorum. Bu milletin bir sigortaya gereksinimi var. Yanlışsız düşünen, hakikat anlatan, onun bunun oyununa gelmeyen ve tuzağına düşmeyen insanların oluşturduğu bir birliğe muhtaçlığı var.”
“SALIN KAÇSIN, ERDOĞAN BAYRAMI BEKLEMEZ”
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğuna ait de konuşan Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“Tutukluluk istisnai bir haldir. Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili de bir grup yargılama süreçleri geçmiş devirlerde yaşanmıştır. Ancak Recep Tayyip Erdoğan karar aldığı vakit tutuklanmış ve kararının icabı yerine gelsin diye cezaevine gönderilmiştir. Bu kadar belediye liderine yakın diye gözaltına alınmış ve tutuklanmış insanın hak ve hukukunun çiğnenmesi benim adalet anlayışımla bağdaşmıyor. Öncelikle onu tabir etmek istiyorum. Lakin bununla gayretin yol haritasının da gerçek tanzim edilmesi gerekiyor. Burada zedelenen adalet duygusudur. Ben gittiğim her programda söylüyorum. Adalet hissinin zedelendiği toplumlarda zedelenmemiş kurum kalmaz.
Türkiye’de bu his zedelenince hükümet ismine ya da Sayın Erdoğan adına iddianame tanzim eden savcılar varmış ya da işte Türk milleti ismine değil de Erdoğan ismine karar veren yargıçlar varmış hissiyatının oluşması son derece tehlikeli bir durum. O sebeple genel lider olduğum günden beri adalet peşinde olduğumu anlatıyorum. Adalet arayışının hakikat bir sınır üzerinde sürdürülmesinin gerekli olduğuna inanıyorum. Bu tutuklamaların hepsini haksız, hukuksuz tutuklamalar noktasında kıymetlendiriyor. Yani gereksinim yok. İstisnai bir durum zira.
Ekrem İmamoğlu kimde tutuklu? Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı olduğu için tutuklu. Daha evvelce de söyledim, burada da söylemekte değiş görmüyorum. Kaçma kuşkusuyla onu cezaevinde tutuyorsanız, bu son derece yanlış bir şey. Yani salın, kaçsın. Recep Tayyip Erdoğan aslında Kurban Bayramı’nı beklemez. Adağa boğar ortalığı. O sebeple birtakım sorunları yanlışsız pahalandırmak lazım. Ve atılan adımların, içeride tutuklu bulunanlara yarar sağlayacak adımlar olmasını temin etmek. Onlara yararı olmayacak bir adımı atmanın bir manası yok.
Dolayısıyla elbette ki siyasi tansiyonu muhakkak bir düzeyde tutmak gerekiyor. Lakin onların birinci gereksinim duydukları şeyin, yani hürriyetin onlarla buluşmasını temin etmek icap ediyor. O pencereden bakıyorum. İşte Fatih Bey de tıpkı durumda. Kendisini ziyaret ettim. Onun da kulağını çınlatalım kendi şeyinde. Ben ona moral vermeye gittim, o bana moral verdi. Yani son derece gerçeklerin farkında. Son derece verilmesi icap eden çabanın çerçevesini belirlemiş durumda. O sebeple ona da en yakın vakitte hürriyet temenni ediyorum ve çok yakın vakitte gerçekleşeceği kanaatini taşıyorum. Yani şunu da söyleyeyim, Cumhurbaşkanı da tehditten yatıyor. Cumhurbaşkanı anayasamıza nazaran Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkomutanı. Birebir vakitte kendisine yakın olan çevreler ve partisine mensup olanlar, onu bir dünya lideri olarak görüyor. Bir başkomutanın, bir dünya başkanının Fatih Altaylı üzere unsuru, prensibi olan bir kişinin kalemiyle tehdit edilmeyeceğini herkesin görmesi ve bilmesi lazım. Şayet bu türlü bir şeyden bahsediliyorsa da bunun abeste iştigal olduğu gerçeğiyle buluşması lazım bunu yapanlar.”
