BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’tan AKP ve MHP’ye ‘terörsüz Türkiye’ çağrısı: Süreci millete sorun

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Lideri Hüseyin Baş Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

– Irak’ın kuzeyinde 12 şehidimiz var, ihmal sonucu olduğu konuşulan olayı duyduğunuzda ne düşündünüz?

Yolda yürürken insanın başına tuğla düşüp hayatını kaybetmesiyle, 12 askerin bir mağarada metan gazıyla zehirlenip şehit olması tıpkı oranda ihtimale sahip. Hasebiyle burada sabotaj yahut ihmal ihtimallerinden birisi büyük oranda görünüyor. Bu ihtimallerin araştırılması lazım.

– Sabotaj dediniz…

Geçmişte PKK’nın bu tip bir aksiyonu çok görülmemiş lakin örnek veriyorum Irak’ta DAEŞ’in, gaz soluma usulüyle mağaralarda sabotaj yaptığı kayıtlara geçmiş. Hasebiyle terör örgütlerinin çok kullandığı bir yol olmamakla birlikte “hiç yok” diyebileceğimiz bir ihtimal değil üzere görünüyor. Bunun yanı sıra metan gazını biraz araştırdığımda şunu görüyorum; şayet bir mağara hava sirkülasyonuna açık bir yerdeyse birebir anda birden çok insanın zehirlenip ölme ihtimali düşüyor. Uzun mühlet metan gazına maruz kalmış bir ortamda ağırlaşmış gazın olmuş olma ihtimali lakin bu türlü bir sonuca evrilebiliyor. TSK bu noktada çok deneyimli. Bütün mağara taramalarında öncelikle dedektörlerle arama, gaz/ısı tespiti yapılıyor, ondan sonra teçhizatlı kıyafetlerle giriş oluyor. Bunlar TSK’nın olağan prosedürlerinde mevcut. Lakin burada prosedürler uygulandı mı uygulanmadı mı büyük bir soru işareti. Bütün ihtimallerin kıymetlendirilmesi varsa ihmal sorumluların cezalandırılması, sabotaj varsa sabotajı yapan, örgüt yahut örgütlerin bir halde ortaya konulması kural.

– Bir yandan da ikinci tahlil süreci başladı. MHP lideri Bahçeli “Terörsüz Türkiye devlet politikasıdır” dedi. Silah bırakma merasimi gerçekleşti. Bitecek mi terör?

Barış, hepimizin isteği. Fakat “Kiminle barışacağız?” sorusu devreye giriyor. Olağanda bir ülkede terör varsa ve bu terör bitiyorsa o ülkenin borsasında üste yanlışsız hareketlenme olur, ülkenin para ünitesi bedel kazanmaya başlar. Terörün olduğu bölgedeki tarım eserleri ucuzlar. 22 Ekim’den beri bir süreç yürüyor lakin Türk iktisadına olumlu hiçbir yansıması yok.

– O vakit ne manaya geliyor?

İki ihtimal karşımıza çıkarıyor: Ya memleketler arası kamuoyu terörün biteceğine inanmıyor ya da esasen terör yok. Benim bakış açım şu: Türkiye’de bizim arbede ettiğimiz yurttaşımız yok, hiçbir vakit olmadı. Manipüle edilebilen yahut bir biçimde zorlanarak, terör faaliyetlerine itilen beşerler olmuş olabilir. Bu başka bir mevzu. Türkiye’de bir etnik küme, başka bir etnik kümeyle yahut mezheple arbedeli değil. Lakin bir arbede varmış üzere ortaya konuluyor ve bu arbedenin tahlil adresi olarak terörist başı gösteriliyor ki bir arbede varsa adres terörist başı olamaz. Türkiye’de rastgele bir durumdan rahatsız olan vatandaşımız varsa, biz o sorunu vatandaşımızla birebir çözmeliyiz.

– “Kürt sorunu” diye ismi konuldu…

80’lerde Apo denen terörist başı, Güneydoğu’yu gezerek herkese “Kürt sorunu var” dedi fakat vatandaşımız kabul etmedi. Yıllar geçti Apo’ya “bebek katili” dendi. Kimin bebeğini öldürdü? Kürt vatandaşlarımızın bebeğini öldürdü. Güneydoğu’da terör aksiyonu yaptı. Münasebetiyle ortaya sorunu koyan Apo ve PKK oldu. Yıllar geçti Apo’nun başta tutmayan söylemi 90’larda bir kanaat haline dönüştü.

– Adres olarak Meclis de gösteriliyor, kurul kurulması planlanıyor…

Meclis kuruluyla ilgili çok net bir şey söyleyeceğim: Hiçbir şeyin danışılmadığı bir Meclis’e Terörsüz Türkiye niçin danışılıyor? Türk milletinin sorması gereken soru bu.

– Bu soruya sizin cevabınız nedir?

Yetkilerini alıp Meclis’i işlevsizleştiren, Meclis’e hiçbir şey sormayan siyasi bakış açısının, terörsüz Türkiye için Meclis’te komite kurması, “cambaza bak” oyunudur. Milleti de bu sürece dahil edip tüm sorumluluğu millete mal etmektir. Siyasi küçük bir kümenin aldığı karar, Türk milletinin topyekün kabul ettiği ve savunduğu bir tez haline getirilmek isteniyor. Madem milletin onayını almak istiyorlar referandum yapsınlar. Ancak yapamazlar, zira millet bunu istemiyor, bu nedenle Meclis’te bir küme siyasalla bunu çözmeye çalışıyorlar.

– Bir yandan da yeni anayasadan kelam ediliyor. Birbirleriyle irtibatı var mı sizce?

Mevcut anayasanın neresi antidemokratik, anlamış değilim, bizi kısıtlayan rastgele bir durum yok, bilakis uygulanmamasından kaynaklı problemlerimiz var.

– Nedir beklenti pekala?

Çok büyük beklentiler var lakin Türkiye’de anayasa tartışmaları daima büyük başlar. Sonunda iktidarın istediği bir iki unsur değişikliğiyle geçiştirilir. Bence çok büyük kelamlar söylenip sayın cumhurbaşkanının tekrar seçilebilmesini anayasal tabana oturtma uğraşı diye düşünüyorum.

– Vatandaşlık tarifi ve lisanla ilgili unsurlarda değişiklik olur mu?

Sanmıyorum. Zira milletin bunu kabullenebileceği ihtimalini vermiyorum. Münasebetiyle olayı büyütüp küçük bir unsur değişikliğiyle iktidarın devamını sağlamak için bir süreç olarak görülebilir.

Terörsüz Türkiye sürecini, anayasadaki değişiklik takviyesini almak ve önümüzdeki seçimlerde kazanmak için bir atılım olarak görmek mümkün.

– İstediği değişiklikler olmazsa DEM Parti takviye verir mi?

Şayet anayasa değişikliği olursa DEM Parti’nin istediği değişikliklerin anayasaya gireceğine ihtimal vermiyorum. Onların istediği değişiklikler kanunlar, yürütmelikler ve uygulamalarla hudutlu kalacak. En azından şu anki etap bu türlü.

– Bir dahaki etap ne olabilir?

Terörist başının açıklamasında “mücadelenin bir evresinin kazanıldığı” tarafında tabiri var. Terörsüz Türkiye deniyor fakat kelam ettiğimiz teröristler bölücü, yani bir mefkureleri var. Niyet bölünme olduğu sürece bunun silahlı yahut silahsız yapılmasının ehemmiyeti yok. Şu anda bölünme propagandasının kentte, kahvelerde, sokakta yasal bir halde yapılabilmesinin önü açılıyor.

‘İKTİDAR BELEDİYELERİNDE HİÇ Mİ YOLSUZLUK YOK’

– Siz hukukçusunuz. Kamuoyuna yansıyan söz ve iddianamelere baktığınızda muhalif belediyelere yönelik operasyonlara ait türel değerlendirmeniz nedir?

Burada türel müşahedenin hiçbir ehemmiyeti yok. Zira ortada türel bir süreç yok. Yargının bağımsız olmadığı bir ortamda tüzel kıymetlendirme yapmanın değeri harbiyesi kalmıyor. Öte yandan HSK’nın 13 üyesi var. Biri Adalet Bakanı, diğeri yardımcısı. Kalıyor 11. Bunların dördünü sayın cumhurbaşkanı atıyor. Kalan yedi kişi de Meclis’ten salt çoğunlukla seçiliyor. Yani HSK üyelerinin tamamını iktidar belirliyor. Bütün yargılamaların ve soruşturmaların ana muhalefet partisinin belediye liderleri üzerinden yürüdüğü bir ortamda hukukun bağımsızlığından nasıl bahsedebiliriz? İktidar belediyelerinde hiç mi yolsuzluk olmamış?

– Ankara, İstanbul dahil misyondan aldıkları belediye liderleri var…

Kendileri misyondan aldılar. Ancak en can alıcı, rahatsız edici nokta tutuklama önleminin uygulanması. Hukukta tutuklama önlemi iki halde var. Bir; kuvvetli hata kuşkusu ki bu şu anda masumiyet karinesini ihlal eder biçimde uygulanıyor. İki; kuvvetli kaçma kuşkusu. Dikkatinizi çekerim “şüphesi” diyor, “ihtimal”i değil. Birinin kaçma ihtimalini engellemek için tutuklama yahut isimli denetim uygulayamazsınız. Kaçacağına dair somut kuşkuların ortaya çıktığı durumda uygulayabilirsiniz.

– Somut kuşku ne olur?

Pasaport çıkarmıştır, yurt dışındaki amcasının oğlunu arayıp “Ben geliyorum, yerimi hazırla” demiştir. Bu ve benzeri somut kanıt yoksa kişinin hürriyeti kısıtlanmış olur. Bu tutuklamalar benim okuduğum hukuk fakültesinde anlatılan hukukta yeri olmayan uygulamalar.

‘EKONOMİK TABLOYA İTİRAZ SINIRLI’

– Maksat nedir sizce?

Emekli, personel, memur, iş adamı, vatandaş, öğrenci, öğretmen mutsuz. Herkes mağdur olduğu için bunun sorumlusu siyasi iktidar. Mutsuzlar ordusu, bu iktidara mahallî seçimlerde bildirisini verdi, “Böyle gittiği surece seni orada tutmayız. Kusura bakma. Zira aç kalıyoruz” dedi. Artık bu iletisi alan iktidar baktı ki, ekonomiyi düzeltemiyor, üretim yok, para yok. Baskı başladı. Bu türlü davrandıkları için mi iktisat makus? Bu yanlış değil. Lakin iktisat makus olduğu için de insanların konuşamaz, itiraz edemez hale gelmesi hedefleniyor olabilir. Her geçen gün berbata giden ekonomik tabloda itirazlar çok hudutlu. Yani iktidar maksadına ulaşmış. Bir yandan da “Biz evvel cezalandıralım, sonra bakarız” diyorlar. Sayın Ümit Özdağ 5 aydan fazla içeride yattı. 5 ay haksız yere yatmış olmasın diye o suçlamaya ceza verildi.

‘TRT YAYINI İKTİDARI SINIFTA BIRAKIR’

– MHP lideri Bahçeli de Cumhurbaşkanı Erdoğan da duruşmaların TRT’den yayınlanmasına yeşil ışık yaktı. Mümkün görüyor musunuz?

Mümkün mü, mümkün. Olur mu, bence olmaz. Zira o yargılamalar ekranda yayınlanırsa, iktidar tarafı sınıfta kalır. Buna müsaade edeceklerini zannetmiyorum. Zira ben sayın Özdağ’ın duruşmalarına katıldım. İnsanın içi cız ediyor, “Bu yapılamaz” deniyor. Beylikdüzü Belediye Lideri sayın Murat Çalık, kanser hastası. Çalık’a yapılan zulümdür, kabul etmek mümkün değil. İnsanlığımız buna müsaade etmemeli. Grip olsanız doktor “Beş gün evde yat” diyor. Ancak bir kanser hastası ameliyatından sonra cezaevine gönderiliyor. Bu artık mantığın ortadan kalktığı bir nokta. İnşallah bu uygulamalardan bir an evvel dönerler.

– Sizin de Bekir Bozdağ ile ilgili ve cumhurbaşkanına hakaretten açılmış davalarınız var. Tüzel durum nedir şu an?

Bekir Bozdağ 15 Temmuz’dan sonra misyondan alınmıştı. Tekrar vazifeye geldiğinde ben de “FETÖ’cü idiyse niçin iade ettiniz, yok değildi ise niçin vazifeden aldınız” diye sormuştum, beraat ettim. Cumhurbaşkanına hakaret savıyla açılan dava ise sürüyor. Yurt dışı çıkış yasağı var. Siyaset yapma hürriyetim kısıtlanmış durumda. Ailemi memlekete gönderdim. Ben onlarla gidemedim, yedi ay oldu hala imza atıyorum.

‘DOKUNULMAZLIĞI OLMAYANLAR SİYASETİN ZAYIF HALKASI’

– Yaşanan bu sürecin bir parti genel lideri olarak size yansıması nasıl oluyor, söylemlerinizi kısıtlıyor ya da sınırlamak zorunda kalıyor musunuz?

İnandığım her şeyi bugüne kadar daima söyledim ve bundan sonra da söyleyeceğim. Ancak doğal olarak sözleri seçerken uğraş ediyorsunuz. Zira çok alıngan bir idare var. Yani her şeye hakaret yahut tehdit denebilir. Hasebiyle bu süreç sözlerinizi daha titiz seçmenize neden oluyor. Bence dokunulmazlığı olmayan tüm siyasetçilerde bu vardır. Biz dokunulmazlığımız olmadığı için siyasetin en zayıf halkasıyız lakin tıpkı çabayı veriyoruz. Bu süreç er ya da geç bitecek. Zira Türk milleti baskıya bir yere kadar eyvallah edebilecek bir millet.

– CHP lideri Özel 2 Kasım için seçim daveti yaptı, erken seçim olmalı mı, ne öngörüyorsunuz?

Erken seçim Türkiye’nin muhtaçlığı. Sandık milletin önüne gelmeli. Bu ekonomik tabloyu millet kaldıramıyor. Mevcut iktidarın bu ekonomik tabloyu değiştirebileceğine dair hiçbir umut yok. O nedenle erken seçim olmalı lakin “olur mu” sorusunun yanıtı farklı. Sayın cumhurbaşkanının 2028’e kadar ülke yönetme hakkı var. Kazanabileceği bir seçim değilse niçin erkenden seçim yapsın? Mühletini sonuna kadar kullanmayı hedefleyecektir.

– 2023’te CHP lehine seçimden çekilmiştiniz, sizin bir dahaki seçim için gayeniz nedir?

Biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak, her daim seçime hazırız. Oy oranlarımız şu ana kadar istediğimiz seviyede karşımıza çıkmadı. Lakin önümüzdeki birinci genel seçim, benim de birinci seçimim olacak. Hasebiyle geçmişteki oy oranlarını kendime referans olarak almıyor ve kabul etmiyorum. Önümüzdeki birinci seçimde yarışacağız ve Bağımsız Türkiye Partisi’nin ne kadar büyük bir teşkilat gücü olduğunu Türkiye’ye göstereceğiz.

– Bir ittifakta yer alacak mısınız?

Türkiye’nin bağımsızlığı, laik, demokratik bir hukuk devleti olması yerinde birleşen ittifaklara elbette ki açığız. Bunu bütün kamuoyu bilmelidir ki Bağımsız Türkiye Partisi’nin içinde olamadığı ittifakların tamamındaki olmayış nedeni ittifak taraflarıdır. Bağımsız Türkiye Partisi bugüne kadar daima fedakarlık yapmıştır. Bunun son ispatı 2023 seçimleriydi ve bundan sonra da fedakarlığa her vakit hazırız. Lakin altını çizmek istiyorum: Bir ittifakta olmadıysak bunun sebebi biz değiliz. O ittifakın kendisidir. Münasebetiyle seçmen şayet hoş bir Türkiye hayali kuruyor ve bu hayalde Bağımsız Türkiye Partisi’ne bir mana yüklüyorsa, o ittifak taraflarını Bağımsız Türkiye Partisi’yle de birlikte yürümeye zorlamalıdır.

‘40’I DOLDURUNCA CUMHURBAŞKANI ADAYIYIM’

– Sizi cumhurbaşkanı adayı olarak görecek miyiz?

Evet şu an için önümdeki tek pürüz yaş. 40 yaşımı iple çekiyorum. 40 yaşını doldurur doldurmaz aday olacağım.

‘ONLARI CUMA’DA HİÇ GÖRMEDİM’

– Sığınmacıların birinci gelişlerinden itibaren “din kardeşlerimiz” vurgusu yapıldı. Sizin partinizde dindarlık da öne çıkan ögelerden. Nedir sığınmacı problemine bakışınız?

“Din kardeşimiz” deniyor lakin ben sığınmacıları Cuma namazında hiç görmedim. Kıyılarda nargile içerken, ellerinde telefonla sağı solu çekerken gördüm. Bu telaffuz, baştan beri altı boş bir söylemdi. İçlerinde vatandaşlık alanlar var. Türkiye’de doğmamış, eğitim almamış, bu kültürle büyümemiş, diğer milletleri, aidiyetleri olanlara vatandaşlık vermek… Yarın bunlar seçme ve seçilme imkanına sahip olacak. Kim seçecek, kimi seçecek, seçilen ne yapacak… Elimizde adeta bir bomba duruyor üzere. “Güvenli dönüş” çok söylendi. Şu anda rafa kaldırılmış görünüyor. Lakin bir an evvel herkesin konutuna gidip kendi konutunda huzurlu yaşaması lazım.

PORTRE

1991’de Trabzon’da doğdu. Birinci ve ortaokulu Trabzon’da, liseyi İstanbul’da okudu. İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2014 yılında mezun oldu. Siyasete Bağımsız Türkiye Partisi’nin gençlik kollarında başladı. Sırasıyla İstanbul Vilayet Lider Yardımcılığı, MYK üyeliği, Genel Lider Yardımcılığı misyonlarında bulundu. Baş, 18 Ekim 2020’de yapılan 5. Harika Büyük Kongre’de Bağımsız Türkiye Partisi Genel Lideri seçildi.