TKH’den ‘süreç’ ve ‘DEM Parti’ açıklaması: ‘Barışın ve kardeşliğin yolu ABD’siz, patronsuz, tarikatsız, mafyasız Türkiye’den geçer’

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz; AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve DEM Partisi üçlü olarak bu yola bir arada yürümeye kararı verdik. Sıkıntımız var. Kaygılıyız. Kederimiz olduğuna göre el ele verdiğimize göre biz bu pürüzleri aşacağız” kelamlarının yankıları sürüyor.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH), kelam konusu sözlere ve ‘süreç’e ait bir açıklama yayımladı. Yapılan açıklama şu formda:
“Devlet Bahçeli’nin, “Silahları bırakın, Öcalan Meclis’te konuşma yapsın” sözleriyle başlayan yeni sürecin, PKK tarafından ilan edilen fesih kararı sonrası silahların bırakılmasını sembolize eden bir törenle yeni bir aşamaya geçtiği tez edilmektedir. AKP-MHP iktidarı ile onu temsil eden basın tarafından “sembolik silah bırakma” büyük bir propagandaya ve algı yönetimine dönüştürülmüştür.
Adım adım kurgulanarak ve parça kesim ilan edilerek yürütülen sürecin gerisinde hangi amaç ve niyetlerin bulunduğu gözlerden kaçırılmaktadır. Kamuoyuna yönelik algı siyasetiyle yürütülen sürecin, başta iktidar olmak üzere siyasi unsurları tarafından bütün boyutları ve açıklıkla ortaya konulmaması, kimi soru işaretlerini de gündeme getirmektedir.
Yürütülen süreç, kapı artlarında yapılan bâtın mutabakatların politik tabana adım adım tahvilinden ibarettir. “Silahların yakılması” üzere törenlerin yapaylığı, olgunun algılarla örtüldüğü bir duruma işaret etmektedir.
Her türlü merasimi, algıyı ve örtüyü kaldırdığımızda atılan adımların emperyalizmin Ortadoğu’da yürüttüğü yeni politikanın ekseninde geliştiği görülecektir. İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım, Suriye’de eli kanlı cihatçıların iktidara getirilişi, İran’a dönük ABD-İsrail atakları, bugünkü gelişmelerden başka değildir. Ortadoğu’da inisiyatifi eline alan emperyalizm, bölgenin sınırlarını değiştirirken, yeni savaş siyasetlerini da devreye sokmaktadır. Amerikancı siyasetin işbirlikçisi olan AKP-MHP koalisyonu bu savaşta Türkiye’ye biçilen rolü ve işlevi büyük bir hevesle kabul ederken, Kürt siyaseti de kendisine emperyalizm tarafından biçilen bu rolü kabul etmiştir. Emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi’nin yeni evresi düşünüldüğünde, AKP-MHP iktidarına can suyu olacak dayanağın Kürt siyasetinden devşirilmesi bu sürecin ülkemizin ve işçilerin çıkarlarıyla örtüşmediğini göstermektedir.
MHP lideri Bahçeli’nin oynadığı rolün yanında daha geri planda durmayı tercih eden AKP lideri Erdoğan, dün itibariyle bu sürecin şahsen öznesi olduğunu, AKP-MHP-DEM Parti ortasında yeni bir ittifakın kurulduğunu ilan ederek göstermiştir. Sembolik bir törenle silah bırakılması sonrası AKP toplantısında Erdoğan tarafından yapılan konuşma siyasal İslamcılığın, faşist hareketin ve Kürt siyasi hareketinin yan yana geldiği yeni bir tablo oluşturmuştur. Bu ittifakın ekseni ise emperyalizm tarafından çizilmiştir.
Yaklaşık 50 yıldır ülkenin kıymetli sorunlarından biri olan Kürt probleminde eğer bir sorumlu aranacaksa en başta MHP ve 50 yılın neredeyse yarısında iktidar olan AKP’ye bakılmalıdır. Kürt sorunu bağlamında yaşanan acı ve kanlı olayların sorumlularının bugün kendilerini aklama girişimi “takdire şayandır”!
Erdoğan tarafından ısrarla vurgulanan Türk-Kürt-Arap ittifakı, emperyalist ABD büyükelçisinin Anadolu Ajansı’na verdiği demecin teğe bir yansımasından diğer bir şey değildir. Planlar yapılmış, roller dağıtılmıştır ve bugün oyun sahneye konmaktadır. Birçok öge tarafından da açıkça dillendirilen “Yeni-Osmanlıcılık” yöneliminin hangi hesap ve amaçlarla bağlantılı olduğu ise ısrarla saklanmaktadır.
“Çanakkale Savaşı’nda birlikte savaştık” söylemi ise tarihî yanlışlarla dolu olduğu üzere, savaşın emperyalizme karşı verildiği gerçeği ile Anadolu topraklarının şahsen emperyalizm tarafından parçalanma siyasetine dokunmadığı için tam bir hamasettir. Bugün başta ABD olmak üzere, emperyalizmin ve Siyonist İsrail’in güvenliği için yeni bir Ortadoğu projesi hayata geçirilirken Erdoğan’ın Türk-Kürt-Arap “birlikteliğine” vurgu yapması boşuna değildir. İstibdat rejiminin kodlarını barındıran bu süreci “milli bir süreç” olarak görmek tam da bu nedenle mümkün değildir.
Emperyalist ABD’den Ortadoğu’da barış beklentisi ne kadar tarih ve siyaset dışı ise, gerici AKP’den ve faşist MHP’den demokrasi beklentisi de misal bir biçimde Türkiye’nin siyasi gerçekliğine ve siyaset teorisine terstir. AKP, MHP ve Dem Parti’nin ortak bir ittifakla yan yana gelmesi, demokratikleşme ve barış getirmeyecek, AKP-MHP blokunun gerici-faşist iktidarına Kürt siyasetinin eklemlenmesi dışında bir mana taşımayacaktır. Erdoğan’ın tek adamlığının sürmesi ve istibdat rejiminin yeni anayasasına Meclis’te çoğunluk arayışı, bugün AKP-MHP-DEM ittifakı olarak karşımızdadır. 2010 referandum sürecinde Kürt siyasetinin “hayır yerine boykot” tercihi, bugün doğrudan açık dayanağa dönüşmüştür.
ABD emperyalizminin kurallarını koyduğu, Türkiye’de ise AKP-MHP eliyle kurulan yeni gerici rejimin yerleşmesi ve Erdoğan’ın başkanlık koltuğunda oturması emeliyle başlatılan bu süreçte hangi pazarlıkların yapıldığını ise önümüzdeki periyotta göreceğiz. ABD emperyalizmine hangi sözlerin verildiği ve bu sözler karşılığında Erdoğan iktidarının neden desteklendiği de ortaya çıkacaktır.
Mafyanın yasallaştırıldığı, aşiretlerin söz sahibi olduğu, tarikatların anayasal güvence altına alınmaya çalışıldığı, bölgenin ve ülkenin ilerici birikiminin tasfiye edildiği bir projeden ne barış çıkar ne kardeşlik ne bağımsızlık. Türkiye’yi esir alan istibdat rejiminin işçi halka karşı yürüttüğü her türlü baskı siyaseti Türkiye’yi açık hava hapishane çevirirken, bu siyaseti yürütenlerden demokrasi ve özgürlük beklemek tarihe, işçi halkın aklına ve vicdanına hakarettir. Emperyalizmin bölge siyasetinin istekli temsilcileri iktidarda kaldıkça, Türkiye NATO’nun “askeri üssü” epey “bağımsız ve hâkim Türkiye” bir hayalden ibarettir. Bu hayali satanlarla aynı safta olunamaz!
Emperyalizme, gericiliğe, faşizme ve sermayeye karşı aralığı olmayanlarla, aramızdaki mesafe aşikardır. Bugün AKP ve MHP ile arasına aralık koymayan Kürt siyaseti ile Türkiye solu arasındaki aranın daha da açıldığı herkes için açıktır.
Partimiz Ortadoğu’da halkların kardeşliğinin emperyalizme karşı ortak bir mücadeleden geçtiğini ilan eder. Başta ABD olmak üzere, emperyalizmin Ortadoğu’yu parçalama siyaseti olan BOP’a ve Filistin halkının soykırımına neden olan Siyonist İsrail yönetimine karşı anti-emperyalist mücadele verilmeden kardeşlik ve birlik mümkün değildir.
Ülkemizin ve işçilerin kurtuluşu emperyalizme, sermayeye, gericiliğe ve faşizme karşı verilecek ortak mücadeleyle sağlanacaktır.
Barışın ve kardeşliğin yolu “ABD’siz, patronsuz, tarikatsız, mafyasız, Türkiye”den geçer!
Türkiye Komünist hareketi bütün işçileri emperyalizme, gericiliğe, sermaye diktatörlüğüne ve istibdat rejimine karşı tek gerçekçi seçenek olan sosyalist cumhuriyet için ortak çabayı yükseltmeye çağırır.”