4 Mayıs Uluslararası Şiddet Mağduru Çocuklar Günü’nde karne kötü: Dört dakikada bir şiddet

Çocuklar istismara ve şiddete uğruyor. Fakat buna rağmen yetkililer tedbir almıyor. UNICEF’in geçen yıl paylaştığı bilgilere nazaran dünyada her 4 dakikada bir çocuk şiddet aksiyonları sonucunda ömrünü yitiriyor. 1.6 milyar çocuğun yaşadıkları konutta tertipli olarak şiddet içeren cezalara maruz bırakıldığı da datalar ortasında yer aldı.

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Lideri Avukat Kardelen Ateşci, “Her çocuğun şiddetten uzak yaşama hakkı vardır ve bu hak, Türkiye’nin taraf olduğu Çocuk Hakları Kontratı ile açıkça garanti altına alınıyor. Lakin mukaveleler sırf bir çerçeve sunar; hayata geçirilmediği sürece gerçek bir değişim yaratmaları mümkün değil. Bu sebeple, uygulamadaki eksiklikler, çocuk muhafaza sisteminde önemli açıklar doğuruyor ve çocukları direkt şiddet sarmalının içine çekiyor” dedi. “Çözüm için yüzeysel reaksiyonlar değil, bütüncül ve kararlı bir yaklaşım gerekli” diyen Ateşci, “Etkili bir çocuk müdafaa siyaseti oluşturulmalı ve bu sistem çocuğun üstün faydası temel alınarak işletilmeli. Şiddet gördüğünü tabir eden bir çocuğun tekrar birebir ortama gönderilmesi, onu direkt şiddet sarmalına hapsetmek demek” diye konuştu.

‘DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ’

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Sıla Çamur ise “Türkiye’de son günlerde yaşanan kimi somut gelişmeler, çocukların korunmasına ait yükümlülüklerin ne derece ihlal edildiğini açıkça ortaya koymaktadır. 1 Mayıs’ta gerçekleştirilen Emek ve Dayanışma Günü aktiflikleri sırasında kolluk kuvvetlerinin çocuklara yönelik orantısız müdahalesi ve gözaltı süreçleri, hem Anayasa hem de çocuk haklarına dair mukavelesiyle çelişmektedir” dedi. Devletin çocuklara yönelik her türlü şiddeti tedbire yükümlülüğü olduğuna vurgu yapan avukat Çamur, “Bu yükümlülük; eğitim, sıhhat, toplumsal hizmet, adalet ve kolluk başta olmak üzere tüm kamu siyasetlerinin çocuk haklarına hassas biçimde yapılandırılmasını mecburî kılar. Mevzuat seviyesinde yer alan esirgeyici düzenlemelere karşın, uygulamada erken ihtar sistemlerinin işlememesi, toplumsal hizmet müdahalelerinin yetersizliği ve isimli süreçlerde yaşanan gecikmeler, çocukların ikincil mağduriyetine yol açmaktadır” tabirlerini kullandı.