51. yıldönümünde Kıbrıs Barış Harekâtı: ‘Türkler katliamlardan korundu’
1950’li yıllardan itibaren Yunanistan’ın Enosis (Ada’nın Yunanistan’a bağlanması) maksadı doğrultusunda Ada’daki Kıbrıslı Türklere yönelik baskılar artarken, 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, iki halkın eşit iştirakini öngörse de bu tertip işlemez hâle geldi. 1963’te Rum önder Makarios’un anayasal değişiklik teşebbüsleri “Kanlı Noel” olaylarını tetikledi. 364 Türk hayatını kaybederken yüzlercesi yerinden edildi. 5 Temmuz 1974’te Atina takviyeli darbe ile iktidara gelen Nikos Sampson’un Enosis planı, Ankara açısından kırılma noktası oldu.
Beş gün sonra Türk ordusu, Londra ve Zürih Antlaşmaları’ndaki garantörlük hakkına dayanarak Kıbrıs’a çıkarma yaptı. Harekât sonucunda Ada’nın yüzde 36’sı Türk denetimine geçerken kuzeyinde Türk idaresi tesis edildi. 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983’te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
‘KIBRIS TÜRKLERİ KATLİAMLARDAN KORUNDU’
Kıbrıs konusunda çalışmalar yapan Bilecik Üniversitesi Pir Edebali Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Gözde Kılıç Yaşın, “Türkiye bu harekâtı tek başına gerçekleştirmek zorunda kaldı zira Ada’daki öbür iki garantör (Birleşik Krallık ve Yunanistan) ya etkisiz kaldı ya da fiilen darbenin kesimi oldu” kelamlarını kullandı. Yaşın, darbenin emelinin yalnızca anayasal sistemi yine tesis etmek değil, 1963’ten itibaren uç noktada kendini gösteren katliamlardan Kıbrıs Türklerini korumak, Türklerin eşit kurucu ortak statülerini fiilen tesis etmek ve Türk ulusunun Doğu Akdeniz’deki güvenliğini sağlama almak olduğunu belirtti.
51 YILDA NELER OLDU?
Aradan geçen 51 yılda alanda elde edilen kazanımların korunduğunu lakin memleketler arası seviyede gereğince tahkim edilmediğini savunan Yaşın, “Bu nedenle ulaşılamayan amaçların başında KKTC’nin tanınması geliyor. BM Güvenlik Konseyi’nin 541 (1983) ve 550 (1984) sayılı kararları KKTC’nin ilanını geçersiz sayar. Ayrıyeten 1960 anayasası Kıbrıs Türk halkını ‘eşit kurucu ortak’ olarak kabul etse de Rum tarafı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek temsilcisi olarak muamele görüyor. Bunun dışında 2004 Annan Planı sürecinde AB’nin verdiği sözleri tutmamasından kaynaklı olarak KKTC hala direkt uçuş yasağı üzere izolasyonlarla karşı karşıya kalıyor” diye konuştu.
‘BM’DEKİ GÖRÜŞME KKTC’YE ZİYAN VERİR’
Dr. Yaşın öte yandan son günlerde New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in mesken sahipliğinde Türkiye, Yunanistan, KKTC, GKRY ve İngiltere’nin iştirakiyle düzenlenen 5+1 Kıbrıs gayriresmi toplantılarını değerlendirdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, GKRY başkanı Nikos Hristodulidis ile görüşmesi için, “1 saatlik baş başa görüşme diplomatik denklemleri değiştirme potansiyeli taşıyor. Burada diplomatik bir risk görüyoruz. Türkiye’nin ‘muhatabınız Kıbrıs Türk halkıdır’ yaklaşımıyla örtüşmeyen bir imaj ortaya çıktı” tabirlerini kullanan Yaşın, “Nitekim Rum basını bu görüşmeyi ‘Türkiye-Kıbrıs Rum müzakeresi’ üzere sunarak, ‘Kıbrıs bir işgal sıkıntısıdır, tahlil Türkiye ile yapılmalıdır’ propagandasını canlandırma fırsatı buldu. Yeniden Rum basını Türkiye’nin AB’ye yaklaştığı ve Kıbrıs’ta taviz verebileceği yorumlarına yer veriyor. Bunların ziyanı KKTC’nin ‘eşit egemenliği’ gerçeğine ve savunusuna oluyor” cümlelerini kullandı.
Kıbrıs Türk tarafının son devirde önerdiği 3D (doğrudan uçuş, direkt ticaret, direkt temas) yaklaşımını önemseyen Yaşın, bu yaklaşım tanınmadan kelam konusu görüşmenin yapılmasının KKTC’nin tezlerine ziyan vereceğini söyledi.
